Pazartesi, Aralık 27, 2021

Asûde

Ey asûdem

Toprağıma suyu verenim

Çamurum, hamım

Ateşin nerede?

Bu olmamışlığıma dermanın nerede

Yüz çevirdiğin özüme

Bir selamın nerede

Herşeyden geçtim

Tutunacak dalım nerede


Cuma, Aralık 17, 2021

Affedilmiş

Bazen seni düşünmek o kadar sarıp sarmalıyor ki beni, kendime gelince hayatıma dönmekte zorluk çekiyorum. Sanki iki evrende yaşayan ve her geçişte bir doğum sonrası ciğerleri yanan insanmışçasına, inanmışçasına. Hafızam bir gidiyor bir geliyor, canımı sıkacak onca şey olmasına rağmen hiç biri bana koymuyor. Ve her canımı ısıtan mısrada bu yangın yerini sevmek için bir bahane ararken buluyorum kendimi. Ne güzel bahanelerim var bir bilsen. Ne yolculuklarım var cam kenarlarında giden bir görsen. Tarifleri terk ettim artık, her tarif bir sırrın ifşası gibi geliyor bana. İçimde ne manzaralar büyüttüm, ne anlamlar biriktir bir baksan. Ben bilgisi anlayışına bağışlanmış biriyim, bağışlanmış yani affedilmiş. Atfedilenlerin farkına varmış. Mecazdaki esrarın inceliğini kavrayabilmiş. Kimim ben deyişimdeki sorunun cevabının olduğu yerdeki benim. Ben burada, bu kahır diyarında ne güzel nefesler alıp verir olmuşum. Anlamak, yakın olmakla başlıyor. Bir bakmışım, ben hiç uzak olmamışım ki.  

Cuma, Aralık 03, 2021

Saçmalama

 Mağarada bağıranlar kendi sesinin yankısını duyarlar. İnsan dediğin kendiliğinden kaçamaz orada. Dışarı çıksa kör olacağım diye korkar, üstelik üşüyeceğinden. Bilmez bile dışarısı belki günlük güneşlik. Bir ihtimal de mevsimleri kaçırıyor. Belki hep kar var diye düşünüyordur. Zaman mefhumunu yitiriyordur aslında her rüya görüşünde. Ya da tüm ihtimalleri ters düz eden ve mağaraya dışarıdan bakan adamın yorumlarıysa bunlar? Ya mağara gerçekten mağara değil de cennete açılan bir kapı ise ne düşünürsün? Orada dereler, kuşlar ve çok güzel meyvelerle örülü bahçeler var ise ne yaparsın? Kaçırmanın kıskançlığı damarlarında gezer mi? Kıskançlık evet, bir başkasının yerinde olamamanın zihni allak bullak eden tezahürü. Bir nevi başkalaşamamanın vermiş olduğu sancı. Kıskançlık bir tür sancı değil midir zaten? Ya da kıskançlık değil öykünme. Bir öyküde yer alamayışına öylesine üzülme. Öykünmeler ne derin acılar barındırıyor değil mi? Zaman ne hızlı…