Çarşamba, Ekim 28, 2015

ekimlerin 27si

Yaşlardan birini daha bitirirken, hayat tüm hızlılığı ile devam ediyor. Sonbaharın tam ortası kışın ise hemen önünde doğmuş olmanın serinliğiyle yaşıyorum hayatı. Güzel şeyler yapmaya çalışıyor, güzel davranmaya çalışıyor ve karşılığında sadece iyi hissetmek istiyorum. Çok güzel hissettiğim anlar oldu, çok özel hissettiğim anlarda, Allah şimdiden bana 30 yıldan fazla bir ömür verdi bile, şükretmek için hiç az değil. Merak ettiğim şeyler, özlediğim anılarım, beklediğim şeyler oldu, bir kısmı olmadı, bir kısmı oldu. Yıllarım rutine bindi ama ben aynı renkte tüm renkleri görme hevesinden vazgeçmedim. Bir zamanlar kâh İzmir, kâh Ordu, kâh Şırnak, kâh İstanbul derken en nihayetinde Muğla'da da bir şeylerim geçer oldu. Aynı yere ait olmak çok başka bir şey. Ne saçma bir duygu değil mi insanın bir yere ait olması ve o yere karşı içten bir duyguyla sıkı sıkıya bağlı olması. Sanırım en sevdiğim saçmalıkların başında geliyor bu. Gurbetin kötülüğü aşikar, özlem desen tarifsiz. Bir dua etsem doğru olur mu bilemiyorum: Allah kimseyi gurbetle sınamasın! Tıpkı insanları sevmekte böyle, memleket ve insanlar...İnsanları da severiz, memleket gibi. Uzakta olsalar akılda gezinirler, ufukların ardında, beyazların içinde, kim bilir belki gökyüzünün hangi katı, ya meleklerin ya da kara deliklerin tam içi. Bu yüzdendir bir yaşa gelmek değil güzel insanların etrafında yer alabilmek, hem de güzel bir yerde ne güzel olur değil mi? Allah bu insanları her daim çevremizden eksik etmesin. Anlatacak hikayelerim var, konuşacak çok şeyim ve biraz da zaman.