İnsan hatıralar biriktiren canlıdır. Bazen bir deniz kabuğu,
bazen taş, bazen de iki satırlık bir şiir insanın heybesini oluşturur. Güzel
hatıralar biriktirmek insanın hayatına yapacağı en güzel katkılardan birisidir.
Kötülerine değinmek istemiyorum, sanırım kötü hatıraların sebebi gibi hissediyorum
kendimi bazen.
Bugünün konusu, hatıralar. Esas meseleye gelince, yakın
arkadaşlarımdan birisi beni u-12 takımı ile yaptığı floorball antrenmanına
davet etti. Floorball bir sopa yardımıyla ve görece hafif tenis topu büyüklüğünde
topla salonda oynanan bir oyun. Türkçe’ye tam olarak çeviremesek de sanırım
salontopu diyebiliriz. Ara sıra aşinalığım olan bir spor dalı. Daha önce Rodos’ta
Yunanistan’a karşı yabancı karmasında oynamıştım. Tabi antrenmana giderken
aklım daha çok oyundaydı. Oraya vardığımda ise beni karşılayan mini minna kızları
görünce birden mutlu oldum. Hepsi içtenlikle bana hoş geldiniz dediler. Sonra
teker teker gelip sorular sordular. Akabinde onlarla 1 saatten fazla floorball
oynadım. Devre arası olduğunda ise hemen suları kapıp geldiler. Sonra arkadaşımla
otururken önünde duran birkaç küçük şey dikkatimi çekti. Sallama çay, gofret ve
bir kahve makinası. Sallamayı çayı hoca içsin diye getirmişler, gofreti keza,
kahve makinası ise gelip gidiyormuş. Niye diye sormuş hoca, çünkü o kahve
makinasını para biriktirip 35 tlye almış ve bu yüzden kıymetliymiş. Ah şu
cimrilik olmayan tutumluluk ne kadar güzel dedim. Eşyanın kıymetini bilen ve
bir şeylere sahip olmayı değerli kılan 10-11 yaşındaki kız ne güzel dersler
veriyordu bana. Çünkü 35 tlye almak nasıl değerlidir kim bilir onun için. Sonra
heybesinden çıkardığı gofreti bana uzattı. Diğer gofretlerden farklı, epey uzun
ve daha önce hiç duymadığım bir markanın gofretiydi. Yani muhtemelen asla almayacağım
cinsten bir şeydi, sanırım körelmek böyle bir şey olmalıydı. Gofreti paylaştık,
yüzü gülümsüyordu. Matematik dersinin çok zor olduğundan dem vurdu bana, benim
içinde zor deyince “gerçekten mi?” diye sormadan edemedi. Sanırım yalnız
olmadığını hissetmek ona iyi geldi. Hangimize iyi gelmez ki?
Bir şeylere ucundan tutunmak için insanların bahaneleri oluyor.
Kimisi için spor, kimisi için müzik, kimisi için hatıralar. Kızlarla iyi vakit
geçirmek benim için eşsiz bir deneyim oldu. Bu kadar iyiliği ve karşılıksız
sevgiyi uzun zamandır görmediğimi anımsadım. Gelir seviyeleri genellikle orta
alt olduğunu öğrendiğim bu çocuklar için hayata tutunmanın çeşitli şekillerini
izledim. Kenardan durup onlara öylece bakmak, heyecanlarına ortak olmak ruhumu
tazeledi. Ruhumuzun tazelenmeye ihtiyacı ne çok. Heyecanını yitirmek ölmek gibi
bir şey. Buhranların ortasındayız, heyecanımız hayata tutunma nedenimiz. Ben
hala kendime nedenler arıyorum, kah buluyor kah bulamıyorum. Kendi hayatıma iz
bırakmak istiyorum. Kendi hayatına iz bırakamayan insan ne acıdır! Bu yüzdendir
bloğumun genel tavrına ters bir yazıyı sırf kendime hatıra olsun diye ilk kez
yazıyorum. Ha birde unutmadan, kızlarla hatıra fotoğrafı çektirdik. Hani artık
çok bakılmayan ve zamanı donduran şey olan fotoğraf. Selam kendime, tekrar
tekrar okuduğum da mutlu olmam dileğiyle, en müşterim kendimim ne de olsa!