Çarşamba, Şubat 01, 2012

“Hiçbir şey gerçekten daha inanılmaz değildir”
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski

İnanılmazları inanılmaz yapan onların gerçekleşmeme olasılığı ile doğru orantılıdır. Yani bir şey ne kadar gerçekleşmez diyorsak, gerçekleştiğinde bir o kadar inanılmazdır. Hani bir yaşamın bir saniye daha devam etmesi farkında olmasak da bunun en çarpıcı örneğidir. Ya da 5 milyonluk bir şehirde, kendi başına sadece 5 milyonda 1 olan bir arkadaşın sokakta denk gelmesi de inanılmazdır. Bunlar bize öyle sıradan gelir ki “eeh” der geçeriz. ardından “inanılmaz” kelimesini öylece köşeye sıkıştırır ve fil dişi kuleye hapsederiz ki bir süre sonra dünyaya tüm heyecanını yitirdi, bir bataklık sıkıcılığına ulaştı diye iftira atarız. Kendi bataklığımıza kendimizi sürükler, sonrada yukarıya çıkmak için elimizden geleni yaptığımız halde, inanılmaz bir durağanlıkla aşağıya doğru sürükleniriz ki dibe gittiğimizin farkına bile varamayız. Ama her bataklıkta bir lotus çiçeği olur. Bataklık ne kadar çamurlu ve pis olsada lotus çiçekleri asla kirlenmezler ve tüm berraklıklarıyla orada da yaşarlar. Maddi manada olmasa da maneviyatta hepimiz bu bataklığa bir kez uğruyoruz. Kişisel gelgitler, buhranlar gidecek başka yer bırakmıyor bize. Sanki boğulmak, bataklıkta yaşamak en iyi fikir gibi geliveriyor insana. İşte aşk yetişiveriyor en boğucu dehlizlerde sürüklenirken, bir lotus çiçeği çarpıveriyor gözüne insanın.

Bulunmuş Güzel

Kıyısından yaşanmış bir hayatın ortasındayım
Bulunmuş güzelin hayalinde
Tahminlerden uzak bir yerde
Kaf dağında mesela

Rüyalarla gören, düşlerle yürüyen
Denizde değil gemide yüzen
Kimselerin göremediği hazinelerde
Belki
Bulunmuş güzelin kalbindeyim